
Lozan Antlaşması’nın teminat altına aldığı hak ve özgürlüklerin korunması, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de Yunanistan’ın ortak sorumluluğudur.
Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği olarak, Lozan’ın çizdiği bu çerçevenin dışına çıkılmasının iki ülke ilişkilerine ve bölgesel barışa zarar vereceğine inanıyoruz.
Bu anlayışla, Batı Trakya Türkleri dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük, kamuoyuna yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Lozan Antlaşması, iki ülke arasındaki azınlık haklarının temel çerçevesini belirlemiş; Türkiye’deki Rum Ortodoks ve Yunanistan’daki Müslüman Türk azınlıklarının karşılıklı olarak eşit haklardan yararlanması ilkesini güvence altına almıştır. Bu antlaşmanın özü, mütekabiliyet ve karşılıklı saygıdır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’ın ruhuna uygun biçimde, Rum azınlığın dini ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere samimi adımlar atmaktadır. Gökçeada’da az sayıda öğrenci için okul açılması, Zoğrafyon Lisesi’nin yenilenmesi ve azınlık vakıflarına sağlanan destekler bu yaklaşımın göstergesidir.
Ancak aynı iyi niyetin Yunanistan tarafından Batı Trakya Türk Azınlığı’na yönelik olarak gösterilmediği ortadadır. Batı Trakya’da Türk kimliği sistematik olarak inkâr edilmekte; “Türk” adını taşıyan dernekler kapatılmakta; azınlık okulları “öğrenci azlığı” bahanesiyle işlevsiz hale getirilmektedir. Azınlığın seçtiği müftüler tanınmamakta; devlet tarafından atanan “resmî müftüler” eliyle dini özerklik zedelenmektedir.
Bu uygulamalar sadece Lozan Antlaşması’nın 37–45. maddelerini değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da açıkça ihlal etmektedir.
Son dönemde yeniden gündeme getirilen Heybeliada Ruhban Okulu meselesi de, Türkiye’nin iç hukukuna ve egemenlik yetkisine ilişkin bir konudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, laiklik ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde kendi topraklarında dini eğitim düzenleme hakkına sahiptir. Ancak bu konu, Yunanistan’ın Lozan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediği bir ortamda ele alınamaz.
Bu bağlamda, Fener Rum Patrikhanesi’nin zaman zaman dile getirdiği ekümeniklik iddiası da Lozan Antlaşması ve Türk Anayasası bakımından hiçbir hukuki karşılığa sahip değildir. Patrikhane, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde faaliyet gösteren bir dini azınlık kurumudur; uluslararası statüye sahip bir “devlet üstü otorite” değildir. Bu yöndeki iddialar, Türkiye’nin egemenlik haklarına, bölünmez bütünlüğüne ve üniter devlet yapısına gölge düşürecek niteliktedir.
Türkiye Cumhuriyeti, laiklik ilkesi ve hukuk devleti anlayışı doğrultusunda tüm dini cemaatlerin inanç özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ancak hiçbir dini kurum veya temsilci, Türkiye’nin hukuk düzeni ve egemenlik sınırlarının üzerinde bir konum talep edemez.
Bu çerçevede çağrımız nettir:
Yunanistan, Lozan Antlaşması’nın öngördüğü yükümlülüklerini yerine getirmeli;
Batı Trakya Türk Azınlığı’na ait okul, dernek ve dini kurumların meşru varlığını tanımalı; mütekabiliyet ilkesi doğrultusunda samimi adımlar atmalıdır.
Bununla birlikte de Ruhban okulu, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı veya YÖK içtihatları kapsamında ek bir statü verilmeden eğitim hayatına başlatılmalıdır. Yani kısaca Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına, hukuk düzenine ve bölünmez bütünlüğüne saygı gösterilmeden, bölgemizde kalıcı barış ve güven tesis edilemez.
Biz Batı Trakya Türkleri olarak; ne ayrıcalık, ne de üstünlük talep ediyoruz. Tek isteğimiz, en başta gasp edilen haklarımızın iadesinin yanında, eşitlik, adalet ve karşılıklı saygıdır.
Lozan’ın teminat altına aldığı bu ilkelerden asla taviz vermeyeceğiz"

Yalçın BAYER
SYRİZA, Türkler ve Batı Trakya
Yunanistan'ın 'ince' engellemelerine karşı, Dışişleri kadar Gümülcineli Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun da ne kadar gayret ettiğini biliriz.